Eğitim

İtiraflarım-Tolstoy

Sınırsız Hosting

İtiraflarım-Tolstoy

Öncelikle bu kitabı okuma nedenim bu aralar kendime  evreni kim yarattı? Yaratılış amacımız ne? Gibi soruları kendime sorup, araştırıyordum .Bu süreçte internetten bir sürü videolar izledim .Bunların  arasında bazı içerik üreticileri Tolstoyun fikirlerinden etkilendiğini  gördüm ve bu kitabı okumaya karar verdim .

Kitap dini içeriklerinden dolayı dini kötüleme olmamasına rağmen 1880 yıllarında yasaklanmış.kitabın özeti kısaca şöyle :

15 yaşından beri geleneksel öğretiyi bile isteye ,düşünerek kabul etmeyen Tolstoy, kiliseye gitmeyi ve bu inancın gerekliliklerini yerine getirmeyi, dinen kendini geliştirmeyi, tanrıya olan inancını sağlamlaştırmayı reddederek tamamen bırakır. Kendini mükemmelleştirebilmek için zihnini ve bedenini geliştirirken, iradesini de kendi koyduğu kurallarla güçlendiriyor .

İyi insan olma yolunda çabalayan Tolstoy, çevresi tarafından yadırganır hatta aşağılanır. Yer yer kendisini aşağılayan insanlarla aynı konumda bulan ve hatta kendisini o insanlardan daha aşağılarda bula Tolstoy bir kafa karışıklığı içinde kendini özümsemeye ve iradesini yok sayarcasına benliğini kötü olarak benimser. Kötü biri olarak yaşamayı kabul eden Tolstoy deneyimlerini fikirlerini kitaba alır ve bu sayede tek gereksinimi sandığı üne kavuşur ve kendisi bu yıllarda sık sık eserlerini kaleme almaya başlar. Çevresindeki herkesin yaptığı gibi, para ve ün hangi kapıdan gelecekse o kapıya yönelik yazılar yazmaya karar verir fakat bir zaman sonra aynı işi yaptığı insanları yargılanmaktan ve yaptığı işten tiksineceğinden habersizdir. Daha sonra ise bu yaşadığı yılları nefret ve yüreğinde bir sızı ile hatırlayacak olan Tolstoy, bir müddet sonra bu dünyada bulunmamanın kendisi için daha iyi olacağını düşünür ve Avrupa’dan dönerek köylülere öğretmenlik yapmaya başlar.

Bu zaman zarfında benliğinde bir şeyler iyiye gitmiş olsa da hâlâ bir şeyler eksiktir ve yanlıştır. Neyi nasıl öğreteceğini bilmemenin verdiği stres ve kaygı ile bir süre sonra kendini hasta eder , bedenen kendini iyi hisseden Tolstoy ruhen çok yıpranmıştır. Mesleği bırakır ve daha sonrasında ise evlenir. Evlenip çoluk çocuğa karışan Tolstoy hayatın anlamını aramaktan ve benliğini kim olduğunu öğrenme güdüsünden vazgeçmez. Ara ara ailesinin bile neden var olduğunu neden onları sevmek zorunda ve bakmak zorunda olduğunu sorgular. Ruhen yıpranmış olan Tolstoy kendini hayatın her alanında kusursuz bir mükemmelleştirme çabasına girmiş ve artık tüm gücünü va çabasını ailesi için en iyi hayat koşullarını oluşturmak üzerine harcamaya karar vermiştir ve bunu da tekrar yazarak , eser çıkararak yapmaya başlar .Bu koşuşturma içinde yavaş yavaş her şeyin ne kadar da anlamsız , bitkin ve saçma olduğunu fark eder. Defalarca hayatına son vermek istese bile bunu gerçekleştirememiştir.

Bunun ardından Tolstoy için artık bir çöküş dönemi başlar. Kitapta Tolstoy ruhundaki ‘Neden?’ sorusuna cevap aramakla birlikte  bir cevap bulamamaktadır .Bu sorunun yanında ‘Ben kimim?’ , ‘Evren nedir?’ sorularınında peşinden gitmiştir. Hiçbir soruya ‘Evet, ben bunu biliyorum.’ Yanıtını veremeyen yazar, var oluşun hiçlik olduğu kanısına varır. Artık hayat onun için tamamen anlamsızdır. Hayat onun için yaşamaya değmezdir ve yapabilecek olsa kendini , fikirleriyle hayata bakış açısıyla çoktan asmıştı.

Kitap hakkında yorumum ise kısaca şöyle ;

Kitaba başlar başlamaz farklı bir bakış açısı, sorgulama ve düşünme şekliyle karşılaştım. Tolstoy bana göre, kendisine; hâlâ günümüzde bile tartışılan anlamı aranılan ve cevabı hâlâ bulunamayan bir çok soru yönlendirmiş fakat hiçbirine doğru, tatmin edici bir yanıt bulamamıştır. Hayatın anlamını sorgulayan Tolstoy çok derin düşünmüş , cevapları kendi kendine kurguladığı örnekler de dâhi aramış. Fark ettiğim şey şu ki kitapta sevdiği herhangi bir şeyden doyasıya bahsetmemiş belki de aradığı cevaplar sevdiği şeylerde gizlidir. Bence hayatın anlamı nedir sorusu sevdiğimiz önem ve öncelik verdiğimiz şeylerde aranabilir.

Ben kimim sorusu kafasını kurcalarken ve onu ölüme dahi sürüklerken: neden ben olmayı, böyle olmayı seçtim diye düşünmemiş ve hep olumsuzluklar üzerine düşünüp durmuş. İşleyebileceği bütün günahları işlediğini ve özünde kötü olduğunu söylese dâhi iyiliğe elverişli bir ruha sahip olduğunu alttan alttan belirtmiş bence. Tolstoy ‘ un çok düşünür olması onu bezginliğe, bitkinliğe itmiş ve hayattan tat alamamış duruma getirmiştir. Bence çok düşünürlüğün bir sınırı olmalı ki herkes Tolstoy un durumuna düşmesin. Ölümün en gerçek olgu olduğunu söylesede buna pek katılamayacağım. Bence hayatta ki en gerçek şey mutlu ve iyi hissettiğimiz zamanlardır. Hayatın anlamı nedir sorusuna cevaben kendi kendime ; sağlıklı , mutlu ve huzurlu yaşadığımız her anın hayatın bir kaidesi olduğunu düşündüm.

Tolstoy bana hayatın anlamsız ve yaşamaya değer olmadığını söylese de ben yaşamın anlamlarla , değerlerle dolu olduğunu ve bunu çok düşünerek , her şeyde bir anlam arayarak değilde aksine anlam aramadan sadece anın tadını çıkararak bulunabileceğini düşünüyorum. Ne için varız ? ve bu evren neden var? sorularına bilimsel bir cevap bulamadığı gibi felsefi bir sonucada varamadı Tolstoy. Bu sorulara bende yanıt bulamadım ama her şeyin bir düzen içinde oluştuğunu ve muhakkak bir şey ifade ettiğini bir anlamı olduğu aşikar. Tolstoy’un tanrıyı red etmeyişi fakat neye inanacağını da bilemeyişi beni alıkoyan taraflarındandı. İnsanın bir inanca sahip olmayışı kişiyi karanlığa sürükler ve bu karanlık da bütün varoluşu sorgulamaya kadar iner.

Tolstoy İsaya olan inancını geliştirseydi ve dinen kendini farklı konumlara getirebilseydi belki de sorularının cevabını bulabilcekti. Belki de eksik olan tek şey bir inanç eksikliğiydi. Ailesine karşı beslediği sevgiye kadar her şeyi sorgulayan yazar; bence bir iç bunalım yaşamış gibi ve bunu ruhsal bitkinliğiyle noktalamış gibi geldi. Onu bu duruma getiren şey belki de işlediği günahların bir sonucudur. Neden sadece kendini ve hayatını sorgulamış olduğu bende hâlâ bir soru işareti. Hayatında hiç mi güzel mutlu olduğu şeyler yaşamamış ve bunu konuşulmaya, düşünmeye kayda değer bulamamış. Kitap ta öğrendiğim şeylerden biri de; bence insan oğlu çok fazla düşünmeye meyilli olmadığını ve bunun için olağanüstü bir zekaya’ da sahip olmadığını öğrendim. Bence anlamlı ve yaşamaya değer olan şeyler bizim için önemli ve vazgeçilmez olmalı. Biz insanlar neden varoluşu sorgular ve nasıl bu büründüğümüz benliğe ulaşırız bunlar belki de cevapsız kalıcak olan sayısız sorulardan biri.

Kitabı bitirdikten sonra kendi hayat amacımı sorgulamaya çalıştım ve şu kanıya varabildim; benim amacım hayatı düzenli, sağlıklı ve sevdiklerimle birlikte mutlu bir şekilde sürdürmek. Kitap bunu sorgulatmanın yanında doğruyu yapıp yapmadığımı da sorgulattı. Neyse ki Tolstoy kadar kendime bencil ve acımasız davranmıyor ve hayatı gülüp eğlenmeye değer buluyorum. Toplumumuzda bir amacı olmayan daha doğrusu amacını oluşturmayan insanlar Tolstoy’un yapamadığını yapıyor ve intiharı gerçekleştiriyor. Halbuki bence ısrarla bir amaç aramak ve benliğini, hayatını sorgulamak yerine hayatı akışına bıraksalar belki de her şey yeri yerine oturucaktır. Son olarak inanca tekrar gelirsek, bence her insanın muhakkak bir inanca sahip olması gerektiğini düşünüyorum bu kitaptan sonra da buna olan inancım arttı.

Sonuç olarak kendi kafamda geçen sorgulara bir nebze de olsa cevap buldum.

Yazar : M.K

Sınırsız Hosting

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu